Teknoloji Profesyonelleri Bir Yankı Odasında mı Yaşıyor ?
Teknolojiye gönül vermiş profesyoneller olarak, kendimizi sıklıkla aynı sorunun içinde buluyoruz: Acaba bir hayal dünyasında mı yaşıyoruz? Konferanslarda, seminerlerde,LinkedIn paylaşımlarımızda ve topluluk buluşmalarında, hepimiz birbirimize teknolojinin harikalarından, özellikle yapay zekanın ne kadar devrimsel olduğundan bahsediyoruz. Fakat durup bir adım geri çekildiğimizde, farkına varmamız gereken acı bir gerçek var: Biz gerçekten bu kadar heyecanlıyken, son kullanıcı bu yeniliklere ne kadar ilgili?
Yeni teknolojileri hayatımıza entegre etmek için büyük çaba harcıyoruz. Ancak son kullanıcı, yani bu teknolojileri gerçek anlamda kullanmasını beklediğimiz kitle, alışkanlıklarından vazgeçmeye ne kadar istekli? Özellikle ChatGPT'nin 200 milyon kullanıcıya kısa sürede ulaşması, bizi heyecanlandırırken, 8.5 milyar insanın henüz bu teknolojiden habersiz olması göz ardı mı ediliyor? Sanki bir tarafta teknolojiyi kucaklayan küçük bir grup, diğer tarafta ise bu devrimsel değişime kayıtsız kalan büyük bir çoğunluk var.
Türkiye’ye dönecek olursak, daha vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Eğitim kalitesi bilinçli olarak düşürülmüş, gençlerimiz temel tarih bilgilerini bile karıştıracak kadar yetersiz yetiştiriliyor. Üniversitelerden mezun olan binlerce genç, ne yazık ki ülkemizi ileriye taşıyacak bilgi ve donanımdan yoksun. Bir yandan gurur duyduğumuz bir avuç başarılı genci ya çoktan yurtdışına kaptırdık ya da kaptırmak üzereyiz. Böyle bir ortamda, yapay zekanın ve yeni teknolojilerin toplumsal dönüşüm yaratma gücüne gerçekten inanabilir miyiz?
Topyekûn bir bilinçlenme ve eğitim seferberliği olmadan, bireysel çabaların uzun vadede sürdürülebilir başarılar getireceğinden ne kadar emin olabiliriz? Kendi yankı odalarımızdan çıktığımızda karşımıza çıkan toplumsal tabloya bakıp, tekrar güvenli konfor alanımıza dönme eğiliminde değil miyiz?
Son 20 yılda Türkiye'de sosyal, ahlaki, ekonomik ve eğitimsel anlamda ciddi bir gerileme yaşadık. Teknolojiyi seven ve ona inanan bizler, bu karanlık tablo karşısında hala umutlu kalmayı başarabilecek miyiz? Yapay zeka, bu toplumu ileri taşıyacak bir araç mı, yoksa sadece belli bir kesimin konuşup tartıştığı bir kavram mı olarak kalacak?
HAYIR ! Denize atılan denizyıldızı misali, her dokunduğumuz insan, her kazandığımız ve kazandırdığımız fikir, geleceğimizi aydınlatan küçük birer ışık olacak. Bizler, dağ başında yalnız yanan çoban ateşleri gibi parıldamaya devam etmeliyiz. O ışık,er ya da geç fark edilecek ve yolu aydınlatacak. Eğitim, bu ışığın en önemli yakıtıdır ve eğitimden vazgeçmek demek, geleceğimizden vazgeçmek demektir.
Her bireysel çaba, her küçük adım önemlidir. Bugün attığımız adımlar, yarının devrimsel değişimlerinin temel taşları olacak. Kendi yankı odalarımızdan çıkıp, toplumu ileriye taşımak için harekete geçmeliyiz. Gelecek, sadece teknolojiyi konuşanların değil, onu anlayan ve uygulayanların olacak. Bizim sorumluluğumuz ise, bu geleceği inşa etmek!

Yorumlar
Yorum Gönder